30 Ocak 2012 Pazartesi

KÖY PEYNİRİ VE SALATALIK TURŞUSU ! (14 Ağustos 2010 Cumartesi, 04:21)

Gece 02:15 işten yeni çıkmış Lanet metrobüs durağında , lanet ötesi metrobüs denen eziyet makinasını bekliyorum! Ve nihayet araca biniyorum. Saat 02:36. Demirler vıcık vıcık. Klimalı bir yer ararken ortalıkta 1 kişilik yere 2 kişi oturmaya çalışan 2 varoş kevaşesi önümü tıkıyor. Etler-butlar ortada, Alkol alınmış kafalar bir dünya... İnşallah en kısa zamanda kuytu bir mekanda tecavüze uğrarsınız diye geçiriyorum içimden. Başlardan en sona doğru bakıyorum tıklım-tıklım. İçerisi köy peyniri ve hıyar turşusundan yapılmış insanlarla dolu. Hepsini öldürmek istiyorum ama öldürürsem daha fazla kokarlar diye vaz geçiyorum. Arkada hafif esen bir yer var, tam körüğün bittiği yer, terleyenler için idealdir boynunuz çok kolay tutulur... Neyse aga; dallama peynir tenekelerinden biri okadar yer varken gelip o en sulu, en iğrenç yeri olan koltuk altını benim suratıma doğru yanaştırıyor.. Kankasıylada biryandan muhabbet ederken salınıyor. 1 çarpıyor 2 çarpıyor ölümü geliyor farketmiyor... Sonra "Pardon" diyor (Hayret) ! Bende adamın gözüne sikerim senin pardonunu bakışı atıp kafamı çeviriyorum.. Her yer ter, her yer kokuşmuş durumda. "Burası Nuh'un gemisi olmalı" "Nekadarda çok HAYVAN var" diyorum. Sonra biryer boşalıyor sağ tekerlek üstü cam kenarı, geçiyorum oraya yanımdaki davar; acür kıvamında salatalık turşusu. Rengi benzi atmış leşşşşş kokulusundan! Küfürleri basıyorum içimden ... Karşımda sevgili bir çift ! Şişko kız tıfıl sevgilisinin boynunda horul horul uyuyor. O mal da PSP oynuyor. PsP yi alıp götüne sokmak istiyorum ! Acaba 1 tekemede 2si birden ölürlermi? Özenti yavşaklar! Sinirimin son raddesindeyim... O dakkada Neden istanbul diyorum Neden Taşşşak kokuyorsun! Neden Bukadar Varoşsun? Neden ,neden insanlar bukadar bakımsız? Sonra Mp3 çalmasını bilen telfonumu çıkartıyorum...İyiki varsın Guns'N Roses (Sweet Child Of Mine) !

20 Ekim 2011 Perşembe

Çelik Yumruklar Jumaru'ya Karşı


Boks sporunun insanların dünyasından ayrılıp, robotların teknolojik dünyasına kaydığı yakın bir gelecekte eski boksör Charlie, robot dövüşleri yaparak geçimini sağlamaya çalışan bir adamdır...
Bu hikaye okadar çok ilgimi çekti ki fragmanının yayınlandığı ilk günden beri Ekim ayını beklemeye başladım. Hikayede tanıdık birçok öğede vardı hatıladıkça dahada şenlendik.
Şimdi size kendimce "Çelik Yumruklar" (Real Steel) filminin nelerden esinlenerek bukadar güzel bir filme dönüştüğünü anlatmaya çalışacağım.
Çocukluğumuzda TRT 'nin yayınladığı birbirinden güzel animeler vardı. 5 Robot Aslanın birleşerek oluşturduğu Voltron,
Decepticon'larla Autobot'ların amansız savaşını konu alan Transformers, müthiş savaşçı 'mecha'lara dönüşen uçakların cirit attığı Robotech. Birde filmi izlerken bol bol andığım Plawres Sanshiro.
Çelik Yumruklar birkaç farklılık dışında
Plawres Sanshiro'yla neredeyse aynı. Bu çizgifilmde küçük çocuklar tıpkı Çelik Yumruklar'da olduğu gibi kendi yaptıkları robotlarla turnuvalara katılır (Plawres: Plastic Model Wrestling) bunları bir masa üzerinde dövüştürürlerdi. Robotların kontrollerini laptop yada ona benzeyen bir alet ile sağlarlardı. Ana kahramanımızın adı Sanshiro'ydu robotunun adı da Jumaru'ydu.



Filmi izleyenler hafızalarını zorlarlarsa hurdalıkta parça arama sahnesinde Charlie Max'e bir robot yüzü gösterir. Silüete dikkat ettiyseniz Jumaru'nun yüzüdür. Bu sahne bile filmin yapımcılarının Jumaru'dan nekadar esinlendiklerinin bir göstergesidir.
Jumaru robot olmasına rağmen ringdeki performansıyla Rocky'i andırırdı, başlarda sürekli dayak yer fakat sonraları kendini toplar ve Sanshiro'nunda usta manevralarıyla rakibini kündeye getirirdi. Tıpkı "Çelik Yumruklar"da olduğu gibi. Mesela filmdeki benzerliklerden biride Max ve Atom'un arasındaki duygusal bağ. Sanshiro ile Jumaru arasındaki ilişki aynen filme yansıtılmış. En vurucu benzerliklerden biride Plawres Sanshiro'nun son bölümünde rakipleri Sanshiro'nun kontrol cihazını bozarlar. Sanshiro Jumaru'yu yönetemediğinden Jumaru öldüresiye dayak yemektedir. O sırada bir türlü çalıştırmayı beceremediği bilekliği çalışır ve robot sahibinin hareketlerine tepki verir. Aynı şekilde Çelik Yumruklar' da Atomun ses algılama modülü bozulduğundan komutlara tepki veremez ve tıpkı Jumaru gibi ölümcül bir dayak yemektedir. Aynı şekilde hareket modülünü kullanarak yenilmez Zeus'u dize getirirler.
Ayrıca filmde Rocky serilerindende alıntılar olduğunu düşünüyorum. Özellikle Atom'un Zeusla dövüştüğü final sahnesi Ivan Drago ile başlayıp Apollo Creed ile bitiyor.
Filmle ilgili çok önemli diğer ayrıntı ise senaristlerin senaryoyu efsanevi televizyon serisi Alacakaranlık Kuşağı' nın 1963 yapımı kısa filmi Stell' den yola çıkarak hazırlamış olmaları. Bu fütüristik hikayenin mimarı ise A Dress Of White Silk ve I'am Legend gibi hikayelerin yazarı tapılası senarist Richard Matheson' dan başkası değil.

The Twilight Zone: Steel from sepi on Vimeo.

İşte bu mükemmel birikimler biraraya geldiğinde. Böyle şahane bir film ortaya çıkıyor. İzlemeyenler tez zamanda izlesin .

19 Ekim 2011 Çarşamba

MERHABA

En son yazdığımdan bu yana 10 ay geçmiş neredeyse. Askerdeydim o sıralar, yemin töreninden çıkıp internet kafeye koşmuştum... Çok duygusal anlardı, ilk defa müzik dinliyordum, ailemden ve dostlarımdan,İstanbuldan ilk defa bu kadar uzun süre uzak kalmıştım. Geçmez dediğim günler geçti İstanbuluma, dostlarıma ve aileme kavuştum. Bana sorarsanız "Peki askerlik sana ne kattı" derseniz. Cevabım; "hiçbirşey" ve aslında "herşey" olur... Herşey olur çünkü özgürlük herşeydir...
Neyse... Merhaba tekrar...

8 Ocak 2011 Cumartesi

İLAÇ



Dinledikçe dinleyesim geldi bu gün. Askere geldikten sonra 1 aydır ilk defa müzik dinlediğimi hesaba katarsak ilaç başlığı az bile olsa gerek.
Bir damla Beatles, üç damlada Kinks katın, shaker da iyice çalkalayın, bakın sonra oluyormu olmuyormu "İLAÇ"

10 Aralık 2010 Cuma

Eyvah Askerliğimi Yapacağım Yer- Ekşiden seçmeler


ilk duyduğunuzda sevinç naraları attığınız, içine girince ise kafayı sıyırdığınız, tehlikeli mekan.. aman derim....
---------------------------------------------------------------------------------------
kaz dağlarının dibinde, zeytin memleketinde, oksijen overdozu kaynaklı gulen yuzler ve gozler beklentileriyle girilen, amma velakin 10 saat eğitim+spor, 4 saat capraz artı yazane de yardım talepleri ile cana can katan tugaydır kendisi, acık alanlarda ruzgarlı gunlerde 15 derece sıcak bile dondurucu ve yaralayıcı ve yıkıcı olur ki; bizzat sahit olunmus,üşünmüş, acı cekilmiş ve düsen komutan ayağa kaldırılmıstır.eski komando tugay komutanı sımsıkı disiplini ile tanınmaktadır. askeri disiplinin malum sıkışıklığı düşünüldüünde, acı gercek suratlara kırmızı rengini verir. tuvaletlerin kapı arkaları rütbelilere ilan-ı nefret ve kin ve tehdit mesajları ile dolup tasar, firarı bol, cezaevi full-time tam kapasitede, gardiyanları babacan, tutukluları gür sesli olur.....bi de piyade taburuna dusersen, cehenneminin 100 kilometre daha derin, 1000 derece daha sıcak olacaktır. sanırım tanrı bile yardım edemez, ama yine de sıkça başvurmakta yarar var.
-------------------------------------------------------------------------------------
askerliğimi 295. kısa dönem olarak yaptığım yer.
bu satırları okuyan biri, ya bu tugaya gidecektir, ya da askerliğini burada yapmış da tugay hakkında ne yazıldığına bakmak için bu satırları okumaktadır.

sözüm, askerliğini yapmak üzere 19. piyade tugayı'na katılacak olanlara:
kaçın!
arkanıza bakmadan kaçın!

yakın bir akrabam birliğin tuvaletinde kendini astı.
günde 24 saatin yaklaşık 20 saatini ayakta geçirirsiniz.
bütün bunların yanında, gece 3-5 nöbetine giderken, kaz dağları'nın destansı soğuk rüzgarı (yörede 'çalılık rüzgarı' diye bilinir) çükünüzü içeri kaçırır, bokunuz donar.
özellikle 'yol devriye' nöbetinde lojmanların yanındaki yerde, soğuktan donmamak için kömür çuvallarına çarparsınız bedeninizi.
eldivenlerinizin soğuktan parçalandığına şahit olursunuz.
devriye subayı cipin içinden tekmil ve vukuat raporu isterken, camları bile açtırmaz soğuktan. sizi buğulanmış camların ardından seyreder.
cipin dışında siz varsınızdır. gece boyunca orada nöbet tutarken eğer ayakta hareketsiz beklerseniz, hakikaten donarak ölebilirsiniz.
kısa dönem erlere karşı astsubay-uzman çavuş kompleksinin zirvede olduğu yerlerden birisidir.
ege ordu'nun sürgün yerlerinden olarak bilinir.
salih zeki çolak döneminde disiplinin üst seviyede olduğu bir yerdi.

askerliğimin bitişi sonrası diğer dostlarımdan dinlediğim hikayeler, bazıları için askerlik denen şeyin ne kadar rahat olabildiğini öğretti bana.
19. piyade tugayı'nda size bu rahatlığın zerresini koklatmazlar.
-------------------------------------------------------------------------------------
önümüzdeki hafta bu tugaya gelecek 337. kısa dönem er ve erbaşlar; öncelikle tsk sizi bu tugaya uygun gördüyse şöyle bir şapkanızı çıkarın önünüze koyun. geçmişinize bir bakın. ne yaptım ben, neden ben? diye düşünün. evet sen biliyorsun o pürüzü. merak etme, hepiniz aynısınız. ama 5 küsür ayın sonunda gerçekten yeni bir hayata başlayacaksın...

6 Aralık 2010 Pazartesi

GÜLME DÖNGÜSÜ




Yanlız uyarayım ; "Gülme döngüsü"nü öğrenmek "Gülme Döngüsü"nün bir parçası olmak demektir. Ama sanırım bunu kaldırabilirsiniz.
Temel olarak "Geri Beslenme Döngüsü" dür. Sakin bir yerdesindir, insanlar vardır, ciddi bir ortamdır. Mesela ölmüş biri için yapılan bir dakikalık saygı duruşu... Dakika yavaş yavaş ilerliyordur, derken "Gülme Döngüsü" başlar. Durup dururken aklına bir dakikalık saygı duruşunda olabilecek en kötü şeyin gülmek olduğu gelir. Bunu düşünür düşünmez kendiliğinden "Gülme Döngüsü" gelir. Ama gülmez kendini tutarsın. Ardından bir dakikalık saygı duruşunda gülmenin ne kadar "KORKUNÇ" birşey olduğunu düşünürsün ve tam gülecekken kendini ölümüne tutarsın. Ancak bu defaki daha büyük bir kahkahadır. Sonra bu kahkahayı atmış olsaydın nekadar korkunç bir şey olacağını düşü- nürsün ve gülme geri döner. Yanlız bu kez "DEV" bir kahkahadır, onu atacak olsan bitersin, sessiz bir ortamın ortasındasındır omuzların yolu deliyormuşsun gibi titriyordur ve sonunda patlarsın. Çok kötü çok :D

25 Kasım 2010 Perşembe

AYLAK BAKKAL SKNİ TARTAR

Evet sevgili arkadaşlar; Bundan kelli sizlere dilim döndüünce, bilgim yettiince atasözleri ve deyimlerimizi anlatmaya çalışacağım.

Atasözü ve deyimler bildiğimiz gibi geçmişten günümüze gelen, uzun deneyimlerden yararlanarak kısa ve özlü öğütler veren, toplum tarafından ortak kullanılan ve kalıplaşmış sözlerdir.

Mesela bugün sizlere aralarında en çok dikkati çeken benimde favorim olan bir ata sözünü açıklayacağım.."AYLAK BAKKAL SKNİ TARTAR" ( Acaba bakkal terazilerinin neden hep ağır çektiğini düşündünüzmü hiç? :)

Bu atasözümüz bazı yörelerimizde "AYLAK BAKKAL TAŞŞŞAK TARTAR" olarak ta kullanılmaktadır. Bazı kaynaklarda; Eli işte gözü oynaşta iş yaparsanız, mesleğinizde bakkallıksa, tarttığınız şeyin taşşaklarınız olabileceği belirtilmişsede durum öyle değildir... çünkü öyle olsaydı muhtemelen veresiye defterinin yaprakları birbirine yapışırdı... :D

Şimdi; Acaba bakkal işsiz kaldığı içinmi skini tartar yoksa skni tarttığı içinmi işsiz kalır sorunsalından yola çıkarak, bu atasözümüzün işsiz kalmış aylak, aylak takılmaktan yapacak birşey bulamayan ve saçma sapan şeylerle uğraşmakta sınır tanımayan kişiler için söylendiğini anlayabiliyoruz... Bir Ferhan Şensoy büyüğümüz "zor iştir boş gezmek fazla mesai ister" diyerek durumu bir bakıma özetler...
Şimdi aramızda bazı arkadaşlar kendi aralaranıda; bir daşşak tartıcısı varmıdır? Var ise bu daşşak tartma aletinin adı nedirr Vay efendim beni daşşaklarım kesin 2 kilo çeker diye kendi aralarında tartışabilirler. Evet bu ölçü birimimizin adı "Dalgametre" dir. Lakin bu ölçü birimi ile dalga boyu hesaplanır. Yani atasözümüz ile hiçbir alakası yoktur..

Nediyorduk ? Hah ! işi gücü olmayan kişinin saçma sapan şeylerle uğraşmakta sınır tanımayacağından bahsediyorduk :) Mesela ağabeyim işsiz kaldığı ilk günlerde Tahtadan Hovercraft yapabileceğini iddia etmişti... onu takip eden günlerde ise sehpahanın bacaklarını kesmek suretiyle laptop masası yapmak, gardrobun yerini değiştirmek, odanın duvarlarına sprey boya ile resim yapmak gibi ilgin aktiviteler takip etti. Ülkemizin ekonomik durumu göz önünde bulundurulunca kuşkusus çevremizde daha çok aylak bakkalı daşşşşak ve türevlerini tarmaya çalışırken göreceğiz. Yazımı burda noktalayarak sevgi ve saygılarımı sunuyorum